Hayat su misali akıp gidiyor ellerimizden.
“Bazen hiçbir şey olmaz ya da her şey birden olur.” Şanslı mı yoksa şansız mı? Hayatta her şeyi elde edenlerden misiniz? Yoksa hayat akıp gittiğinde çokta üzerinde durmayanlardan mısınız?
Hayat çok kısa arkadaşım. Her geçen saniye ömürden çok şey çalıp götürmüyor mu? Ötelediklerimiz, ertelediklerimiz aslında bizim isteklerimiz. Hep birileri için bir şeyler yaparken kaybettiklerimiz. Geriye dönüp bakıldığında “keşke”lerimiz.
Düşündüğümüz inandığımız her şey mutlaka gerçekleşir. Verdiğiniz ölçüde hayattan geri alırsınız. Ella Wheeler Wilcox şöyle der: “Bir gemi Doğu´ya gider, biri Batı´ya. Esen aynı rüzgarla, hangi yöne gidileceğini belirleyen, rüzgar değil yelkendir.”
Birini çok seversiniz “işte bu benim kaderim” dersiniz, “bu sefer SON artık” dersiniz, hâlbuki mutlu olmamak için hiçbir neden yoktur bakıldığında. “Üzülmek yok, kesin evleneceğim hayatımın insanı” dersiniz, ama onu düşün bunu düşün, “şöyledir böyledir, elalem ne der, ailem ne der, şusu yok, busu yok,” diye düşünürken pırrrrr uçuvermiş. Sizin yerinize başka biri gelip almıştır sevdiğini. Ya da engellenmişsindir, ön yargıları tavan vurmuş aile tarafından, mutluluğun elinden alınmıştır, başkalarını mutlu edeceğim derken. Ana kuzusu olmayın beyler, bayanlar.
Hâlbuki başkaları için yaşamıyoruz ki. Anlatmak istediklerimi aşağıdaki kısa öykü özetliyor aslında: “Bahar aylarının verimli toprakları içinde iki tohum yan yana yatıyormuş. Tohumlardan biri diğerine, “Ben büyümek istiyorum!” demiş, “Köklerimi altımdaki toprağın derinliklerine ve filizimi yeryüzüne göndermek istiyorum… Baharın müjdecisi tomurcuklarım açılsın istiyorum… Güneşin sıcağını yüzümde, sabahın tatlı dokunuşunu yapraklarımda hissetmek istiyorum!” Ve büyümeye başlamış tohum. İkinci tohum ise, “Ben korkuyorum” demiş. “Köklerimi altımda yatan toprağın derinliklerine gönderirsem, karanlıklarda beni neyin beklediğini bilemem. Üstümdeki toprağı zorlayıp yeryüzüne çıkmaya çalışsam, filizlerim zarar görebilir. Hem tomurcuklarım açmaya başladığında üzerlerinde salyangozlar gezip, onları yemeğe kalkarsa? Ya tomurcuklarım açılıp, çiçeğe dönüştüklerinde küçük bir çocuk beni koparıverirse? Yo, hayır, en iyisi burada kalıp beklemek, büyümek için belki daha güvenli bir zaman bulabilirim.” Ve ikinci tohum beklemeye başlamış. O sırada yumuşamış olan bahar toprağını eşeleyen bir tavuk bulmuş ve bir lokmada yutuvermiş onu… “
Unutmayın ki, riskleri göze almaktan ve büyümekten korkanları yaşam bir anda yutuverir.
Ne çok keşkeler biriktiriyoruz yaşamda. O yüzden geç kalmadan kendinizi düşünün, mutlu olacağınıza inandığınız an sarılın sevdiğinize hiç bırakmayın, sonunda ölüm de olsa. Başkaları sizi ilgilendirmesin düşünmeyin. Hayat senin hayatın, yaşaman gerekiyorsa yaşarsın, ben istedim dersiniz yaşayarak öğrenirsiniz ki ben bundan yanayım. Alın yazınsa yaşarsın kaçarın yok. Ama kaybedecek bir şeyiniz kalmamışsa… Tutunamazsınız elbette.
“Acınası hayatta ben çok geç kaldım bazı şeylere” demeden, elinizdekilerin kıymetini bilin. Gülümsedikçe, ders aldıkça ve bekledikçe hayatın ne kadar çok yaşamaya değer olduğunu anlayacaksınız..
Heyyy Hayat beni neden yoruyorsun, sana ihtiyacım var, sakın beni unutma!